16 Aralık 2015 Çarşamba

Annelikte Yeterli Olmama Hissiyatı

Bir süredir anneyim. Yaklaşık 2.5 yıl oldu. Geçer dediğim bir çok kaygım artarak çoğaldı. Geçtiğini düşündüklerimin yerini yenileri aldı. Hergün biraz daha yetemediğimi farketmek fakat bu duruma alışmak çünkü bu durumun anneliğin ilk kuralı olduğunu artık farketmiş olmaktan geçiyor. 
Yaşanılan lohusa depresyonunun ardından doruk noktasına ulaşmış hormonlardan sıyrıldıktan sonra bile bitmeyen tek kaygı bu olsa gerek.
Şuan yaşadığımız dünyanın biz anneleri bu yetersizlik hissine itmesi kaçınılmaz. Çalışan bir anne olmak; evine, eşine ve diğer aile bireylerine özen göstermek, tüm bunların yanında sosyal, bakımlı ve ilgili görünmek neredeyse insan üstü bir güç gerektirmiyor mu? 
Emzirme döneminin saat başına denk geldiği dönemlerde unutamadığım şeylerden biri sosyal medyada benimle aynı dönemde anne olmuş ya da bir level daha önde olanları izlerken elimde tuttuğum aynaya "hadi bakalım buradan yak" diye attığım bakışlarımdı. 
Herkes en iyisi, en yeteneklisi, en bakımlısı ve herkesin çocuğuda film ve dizi sahnelerindeki iki pıspısa derin uykuya geçen en şukela bebesiydi. 
Bu annelerin hiçbirinin bir yardımcısı yokken ( kıi bu kulliyen yalan ) ben bakıcısı olup da anne desteği ve de eş ilgisi alan bir damızlıktım. 
Günler birbirini kovalarken tablonun bu olmayacagına inandim. Hala bilemiyorum belki de inanmak istedim. 
Neden diye sorduğumda bulduğum cevap kadın olmakla ilgili bir egodan öteye gitmedi. 
Yetersizlik hissi bir kadın için başarısızlıkla eş değerdi.
Kadın yetersiz hissettikçe daha mukemmel bir tabloyla çıkıyordu karşısında duran diğer kadınlara. 
Ben yapamadıklarımı anlattıkça etrafımda "aa yazık sana şekerim" ciler türedi. Röfreli saçlarını savurup manikürlü tırnaklarını sallayarak elini çenesine koyup dinlermiş gibi yapan, gözlerini kıstıkça küçümseme ve küçültme duygusunu  daha güçlü hissettiren..
Gel zaman git zaman bizim velette büyüdü işte. Dertler tasalar tabiki bitmedi de. Bakış açısı biraz şekillendi. 
Şimdi benimle aynı damızlık dönemine denk gelen o annelere dönüp bakıyorum. Hala aynı yeterlilik duygusuyla coştukça coşuyorlar. Bitmeyen bir egonun kumeleşerek artması. Bir tarafta tazecik anneler, anne adayları. Çaresizce cevap arayışları. Kendini değilde o hayatları benimseyişleri. Üzülüyorum. Hiç bitmeyecek olan yetersizlik hissi olgunluğuna ulaşmak yerine özendikleri ve aslında bir çok sahtelikleri de barındıran bir hayata özlem ve arzuya dönüşüyor. Bu insanları bir tık daha ileri bir karanlığa sürüklüyor. 
Oysa paylaşmak demek örnek olmak demek, olayı süsleyerek ve abartarak yansıtmak, olduğundan daha mukemmel göstermek demek değildir.
İster tanımadığınız bir sosyal medya fenomeni isterse yan komsunuz olsun gerçekten iyi niyetliyse sizi sürükleyeceği duygu bu tavırdan geçmemeli.
Her dönemin farklı bir deneyim olduğunu, her zorluğun kendine has bir olgunluk olduğunu göstermeli.
Hayat toz pembe olmadığı gibi annelik de toz pembe değil. Niyetimiz yaşadıklarımızı paylaşmak ve örnek olmaksa abartıdan uzaklaşarak saf halini yansıtarak olmalı. Benim beklentim bu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder